HARPUT’TA TERES KALMADI
Harput Havzası’nda yetişmiş, âlim, müellif ve mutasavvıflardan bazılarının kısaca hayat hikayeleri ile birlikte dilden dile dolaşan ve Harput Havzası’nı ilgilendiren ilginç anekdot, olay ve menkıbelerini sizlerle paylaşmaya devam ediyorum.
Bunlardan biri de; âlim, müellif, muallim ve hattatlarından Hacı İbrahim Lebib b. Ömer el Harputî’dir.
İbrahim Lebib Efendi hakkında kısaca bilgiler verdikten sonra merhum İshak Sunguroğlu’nun bizlere aktardığı O’nun dilden dile dolaşan nükte dolu ilginç bir menkıbesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
İbrahim Lebib el-Harputî
İbrahim Lebib, Harputlu Hacı Ömer’in oğludur. 1839 tarihinde Harput’ta doğmuştur. Ailesine “Kör Haliloğulları” denilirdi. Harput’un yetiştirdiği büyük âlimlerden biri olup ilmiyle, ahlakiyle şöhret bulmuş, herkesin sevgi ve hürmetini kazanmış bir zattı. Çok uzun boylu olduğu için kendisine “Uzun İbrahim Efendi” denilirdi.
Tahsilini Harput’un muhtelif medreselerinde ve muhtelif ilim adamları nezdinde yapmış ve en nihayet Kayseri’de eniştesi Harputlu İbrahim Hulusi Efendi’den icâzet almıştır.
Sonra kendisini 1871’den 1894 tarihine kadar Ma’muratü’l-Aziz Sultani ve Askerî Rüşdiyesinde ilm-i sarf, mantık, din ve tatbikat-ı Arabiye muallimi olarak tam 23 yıl fasılasız hizmet etmiş ve birçok talebe yetiştirmiştir. Talebe arasında ona “İbo Dede” denilirdi.
İbrahim Lebib Efendi Arapça lisanından başka Fars lisanına da aşina olmakla beraber hesap, ilmî heyet ve edebiyat gibi umumî bilgilere de vakıftı. Diğer ilimlerde olduğu gibi feraiz ilminde de büyük âlimlerdendi. Bundan başka vakitleri tayin etme ilminde yüksek mahareti vardı. Ayrıca matematik ilminde de çok bilgiliydi ve iyi bir şairdi. Aynı zamanda meşhur bir hattat olup 25 adet Kur’an-ı Kerim yazmış, 10 civarında eseri bulunmaktadır
1894 tarihinde Hacı Abdulhamid Efendi, Sarahatun camiinde öğle namazlarından sonra ilim adamlarına ve yoğun bir cemaate Buhari Şerifi okuturdu. 1896-1897 tarihleri arasında Hicaz’a gitmiştir.
Hacı İbrahim Lebib Efendi, 17 Nisan 1902 tarihinde vefat edip, Harput’tan Fatih Ahmed Kebir’e giden yolun üzerindeki Künbet’in kuzey tarafındaki kabristana defnolunmuştur.
Harput’ta Teres Kalmadı
Derslerinde gayet ciddi olan ve kolay kolay yüzü gülmeyen İbrahim Lebib Efendi, ara sıra ders esnasında lâtif hikâyeler, fıkralar da anlatırdı.
[Ma’muratü’l-Aziz Askerî Rüşdiyesi’nde muallimlik (öğretmenlik) yaptığı okulun bir sınıfında] bir gün derste “türs” kelimesi geçmiş, kelimenin manasını bilmeyen talebeler hocadan sormuşlar:
- “Hocam! ‘Türs’ ne demek?” Hoca İbrahim Lebib Efendi;
- “Çocuklar türs; ‘kalkan’ demektir.”
Kolay kolay yüzü gülmeyen İbrahim Lebib Efendi, kelimenin manasını söylerken yüzünde bir gülümseme belirir. Sonra öğrencilerine dönerek:
- “Evet, Efendiler! Bir zamanlar. Yeniçeriler devrinde, [tüfeklerin kullanılmaya başlaması ile birlikte, işlevi kalmayan kalkanların toplatılmasına karar verilir. Dersaadet (İstanbul)’ten kalkanların toplanması için tüm vilayet ve eyaletlere fermanlar gönderilir. Vilayetlerde toplanan kalkanlar eyaletlere gönderilecek, eyaletlerden de Dersaadet’e gönderilecekti. İşte] Harput’ta ne kadar “türs” varsa hepsinin Âmid’e (Diyarbekir) gönderilmesi için bir emir gelmişti.”
İbrahim Lebib Efendi konuşmasına devam ederek şu açıklamayı yaptı:
- [“Efendiler, ‘türs’ ile ‘teres’ kelimesinin yazılışı aynıdır. ‘ترس’ cümle içindeki manasına göre okunur. Eğer ‘kalkan’ denmek isteniyorsa ‘türs’; ‘ahlaken düşük (p…..k)’ manasında kullanılıyorsa ‘teres’ diye okunur.] O zaman idarenin başında bulunanlar herhalde cahil kimseler olmalıdır ki, gelen emirdeki ‘türs’ü ‘teres’ diye okumuşlar.”
Kadı, Yeniçeri Ağası’nı yanına çağırarak:
- “Şehirde ne kadar ‘teres’ varsa hepsini toplayıp Âmid’e gönderiniz!” diye emir vermiş. Bunun üzerine Yeniçeri Ağası, şehirde ne kadar ahlaken düşük ve sabıkalı kimseler varsa hepsini toplattırıp Amid (Diyarbekir)’e göndermiş. Bu hikâyeyi anlattıktan sonra:
- “İşte Efendiler! Çok şükür, o vakitten beri Harput’ta bir tane bile ‘teres’ kalmamıştır” diye, kendisi gülmeyen hoca, bu zarif ve nükteli fıkrasıyla bütün talebeyi güldürmüştür.
Not: [] köşeli parantez içindeki ilaveler bana aittir.
Geniş Bilgi için bakınız:
İshak Sunguroğlu, Harput Yollarında, c.2, s. 209-213; Süleyman Yapıcı, Harput Bir Havza Kültürünün Manevi Hüviyeti Âlim- Müellif ve Mutasavvıfları, Genişletilmiş İkinci Baskı, c.1, s. 489-491; Süleyman Yapıcı, Milli ve Manevi Hamurumuzu Yoğuran Aziz Şehrin Aziz İnsanları, İlaveli İkinci Baskı, s. 381-384.
11.08.2023
Süleyman Yapıcı
Günışığı Gazetesi