KUR’AN’A SAYGI
Kur’an Ayı’nın yani Ramazan Ayı’nın son günlerini yaşıyoruz.
Tuttuğumuz oruçları, okuduğumuz Kur’anları, yaptığımız ibadetleri Allah kabul etsin.
Ramazan Ayı’nda indirilmeye başlanan Kur’an’dan dolayı Ramazan Ayı aynı zamanda Kur’an Ayı’dır.
Kur’an-ı Kerim, en son ve en yüce ilâhî kitaptır. Cenab-ı Hakk’ın Kelâm sıfatının bir tecellisidir.
Kur’an; okunmak, anlamak ve yaşanmak için gönderilmiştir.
Çünkü Kur’an bir hayat nizamıdır.
Dünya ve ahiretimizi düzenleyen ilahi bir kitaptır.
Cenab-ı Hakk’ın buyruğuyla;
“Muhakkak o, elbette çok şerefli bir Kur'an’dır,
ki korunmuş bir kitapta (yazılı) dır.
Ona tam bir surette temizlenmiş olanlardan başkası el süremez.
(O) âlemlerin Rabbinden indirilmedir.” [Vakıa: 77-80]
Peygamberimizin ifadesiyle de;
“Allah şu Kur’an’la bazı kavimleri yükseltir; bazılarını da alçaltır.” [Müslim, Müsâfirîn 269]
Kur’an’dan hakkıyla istifade etmenin ilk şartı da ona edep ve hürmet duygularıyla yaklaşmaktır.
Kur’an’a yapılacak olan bu hürmet/saygı, ona atfedilen ehemmiyetin bir tezahürüdür.
Bu hürmet ve saygıyı kaybettiğimiz zaman onu alelade bir kitap gibi göremeye başlar, Müslüman bir anne ve babanın Müslüman evladı onu futbol topu niyetine tekmelemeye başlar.
Kur’an’a saygı göstermeyen onu ne okur ne anlar ne de hayatına tatbik eder.
Biz, küçük yaştan itibaren Kur’an sevgisi ve Kur’an saygısıyla yetiştirildik, büyüdük.
Kur’an sevgisini Resulullah’ın sevgisi ile birleştirdik.
Kur’an; İslam’ın “şeair”lerinden biri olan Kur’an’a saygı, Allah’a ve Resulüne saygı olarak kabul ettik.
Kur’an’ı hidâyet rehberi, rahmet kaynağı, hayat önderi, iki cihan kılavuzu olarak kabul edip ona sonsuz sevgiyle bağlandık.
Kur’an’ın bizlere Cenab-ı Hakk’ın bir emaneti olduğu ve bu emanete hürmet etmenin, onun sahibine hürmet etmek olduğu öğretildi.
Daha ilkokul öncesi Kur’an öğrenmeye başladığımız zaman anne ve babamız Kur’an’a nasıl saygı göstereceğimizi bize öğretir, eksiklerimizi de hocalarımız tamamlardı.
Onun için çocukluk yıllarımızda Kur’an’a duyulan sevginin ve saygının sayısız örneklerini gördük ve yaşadık.
Kur’an’a asla abdestsiz dokunmaz ve okumazdık.
Kur’an okumaya euzu besmele ile başlardık.
Temiz bir yerde, temiz ve tesettüre uygun bir elbise ile dizlerimizin üstüne ve mümkünse kıbleye karşı oturarak okurduk.
Okurken onu göğsümüze yakın tutar, önümüzdeki bir şeyin (rahle, kürsü, yastık vs.) üzerine koyardık.
Kur’an’ı okumaya başladığımız zaman bitirmeden kimseyle konuşmazdık. Çünkü Allah’la konuşurken başkasının söze girmesine bu şekilde müsaade etmezdik.
Kur’an’ı Kerimi kendi işiteceğimiz bir sesle ve tecvide riayet ederek okumaya gayret ettik.
Kur’an okunan bir ortamda bulunduğumuzda sessiz ve saygılı bir şekilde dinlemeye özen gösterdik.
Onu taşırken bel hizasından aşağıda tutmaz, göğsümüze bastırırdık.
Kur’an’la bir yere girdiğimiz veya eve geldiğimiz zaman bizden büyüklerin hatta anne ve babamız dahil her kesin ayağa kalkarak saygı gösterdiklerini gördük.
Kur’an’ı okumayacaksak açık bırakmaz, onun üzerine başka bir kitap veya bir eşya koymazdık.
Kur’an’ı her zaman evimizin en güzel ve en yüksek yerine koyar ve annemizin özenle yaptığı ve üzerine renkli nakışlarla süslediği özel muhafazası içinde asardık.
Kur’an değil, ayet yazılı bir kağıtla bile tuvalet, banyo gibi necaset olan yerlere girmez ve oralarda Kur’an okumazdık.
Kur’an okumasını bilmeyen büyüklerimiz bile aynı hürmeti gösterir, onun sayfalarını çevirerek bakar, okur gibi yapar, “Rabbimin, fermanı, Rabbimin kelamı, Rabbimin kitabı” diyerek öper, koklar ve bağrına başararak ve göz yaşı dökerek Cenab-ı Hakk’a olan tazim ve muhabbetini ifade ettiklerine şahit olduk.
Kur’an’ı okuduktan sonra onu kapatır, üç defa öper ve başımıza koyduktan sonra kaldırırdık.
Kur’an’a karşı ayaklarımızı asla uzatmazdık.
Kur’an harfleriyle yazılı kağıtları bile yırtıp atmaz, ayakla basmaz ve onları temiz bir toprağa gömerdik.
Kur’an’a gösterilen tazim ve hürmetin Cenab-ı Hakk’a duyulan muhabbetin bir sonucu olduğunu bilirdik.
Bu saygı çerçevesinde Kur’an’ı yani Allah’ın kitabını büyük bir edep ve tazimle öğrendik, okuduk, ezberleyerek gönlümüze nakşettik, okuttuk, anlamaya gayret ettik, öğrendik, öğrettik, araştırdık, hayatımıza uygulamaya çalıştık.
Ona en büyük saygının ise, onun emirlerine uymak ve nehiylerinden sakınmakla yani Kuran-ı Kerim’i hayatımıza tatbik etmekle olduğunun şuuruyla da yetiştik.
14.04.2023
Süleyman Yapıcı
Günışığı Gazetesi