O, GALİB-İ MUTLAKTIR

“Allah'ım! Senin ismini anarak ölür, dirilirim (uyur, uyanırım)” diyerek huzur içinde başını yastığına koyup uyudu.

Gecenin üçte birinde uyandı:

“Bizi öldükten sonra dirilten Allah’a hamdolsun. Yeniden diriltip huzurunda toplayacak olan da O’dur.”

Kalktı, hemen pencereyi açtı. Ufku bir süre seyretti, temiz havayı derin soluklarla içine çekti.

Tekrar;

Ölüleri dirilten ve her şeye gücü yeten Allâh’ı her türlü eksik ve noksan vasıftan tenzih ederim” dedi.

Abdest aldı, öylece biraz kaldı. Seccadeye yöneldi, serdi, vitir namazını kıldı,

Allâhümme innâ nesteînüke / Allah’ım! Sen’den yardım isteriz…

Allâhümme iyyâke na'büdü / Allah’ım! Biz yalnız Sana kulluk ederiz…

Nahfidü nercû rahmeteke ve nahşâ azâbeke… /  Rahmetinin devamını ve çoğalmasını dileriz. Azabından korkarız…” kunut dualarında rahatladı ve oturdu.

Allah’a hamd ü senadan sonra salavat getirdi, ellerini açarak kaldırdı, boynunu büktü, yalvardı.

Gözyaşları yanaklarından yüzüne doğru süzüldü.

Ellerini semanın uçsuz bucaksız derinliklerine daha da kaldırdı ve ağladı.

Estağfirullah el-azim

Sen yüceler yücesisin, Sen’in mağfiretini dilerim.

Allahım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla!”  derken ezildi, büzüldü, küçüldü, eridi adeta kayboldu.

Seccadesini düzeltti, tekrar doğruldu.

Rabbini yücelt [Müddessir: 3] emri gereğince;

Allah u Ekber / Allah en büyüktür” diyerek tekbir aldı.

Allah’ın büyüklüğü yanında her şey yok oldu. 

Yanız O’nun tek büyüklüğü, üstünlüğü, ululuğu ve azameti kaldı.

Allah tek büyüktür. Allah en büyüktür, her şeyden büyüktür, üstündür, uludur, azametlidir.

İkişer rekât halinde sekiz rekât teheccüd namazını kıldı.

Sanki Rabbinin huzuruna alınmıştı. Cennet bahçelerinde salınarak geziyor gibiydi.

Müthiş bir andı.

Allah’ım! Seni çok özledim “ derken gözünden yaşlar boşandı.

Lâ ilâhe illâllâhu’l meliku’l hakku’l mübîn / Hiçbir ilâh yoktur, sadece apaçık bir hak ve her şeyin sahibi olan Allah vardır ” cümlesini söyledikten sonra hıçkırıklara boğuldu.

Ağladı, ağladı…

Sonra;

Muhammedü’r-Rasûlullâh es-Sâdık’ul va’di’l emîn / Va’dine sâdık, güvenilir ve Allâh’ın Rasûlü olan Muhammed!” dedi.

Rahatladı, ferahladı.

Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim / Ey Yüce Allâh’ım!.. Seyyidimiz, Efendimiz Muhammed’e, O’nun ailesine, ashâbına salât ü selâm olsun!..” diyerek salavata başladı.

Sanki Rasûlullah (s.a.v.) yanındaydı,

Rasûlullâh’ı görüyormuş gibi gözünde canlandırdı.

Heyecandan tüm vücudu titriyordu.

Ayakları yerden kesildi, sanki kanatlandı.

Yanı başındaki Kur’an’a uzandı.

Aldı, kokladı, öptü, göğsüne bastırdı.

Açtı, okudu.

Okudukça orada kendini gördü.

Rabbiyle konuştu, konuştu…

Okuduğu surelerin sevabını önce Allah’ın Habîbi’ne hediye etti.

Sonra da herkese…

Dilinden zikri eksik etmedi.

Sabah vakti girmişti.

Kalktı.

Sabah namazının iki rekât sünnetini kıldı ve sağ tarafına uzandı, dinlendi ve uçsuz bucaksız düşüncelere daldı.

Müezzinin davudi sesiyle Allah u Ekber, Allah u Ekber diyerek okumaya başladığı sabah ezanıyla tefekkürden ayrıldı.

Tam seher vaktiydi.

Biraz önceki manevi hazzı namazla taçlandırmak için doğruldu.

Mescide yöneldi.

Sabah namazının farzını kılmak için Rabbi’nin huzuruna vardı.

Kâbe karşısındaymış gibi tekbir aldı.

Rabbi’ne yakınlaştı, huzur deryasına daldı.

İmamın mükemmel kırat ve makamıyla başladığı;

Elhamdü lillâhi rabbil’alemin / Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur” ayeti ile ürperdi.

İyyâke na’budü ve iyyâke neste’în / (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz” ayeti ile kendine geldi.

Rahatladı.

Allah’a sığındı ve O’ndan yardım istedi.

İçten tüm cemaatle birlikte “âmin” dedi.

Selam verdi.

Tüm peygamberlerle birlikte sözlerin en faziletlisini tekrar edip Allah’a sığındı:

Lâ ilâhe illallahu vahdehu lâ şerîke leh lehü'l mülkü ve lehü'l hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr / Allah'tan başka ilah yoktur, O tektir, O’nun ortağı yoktur, mülk O’nundur, hamd O’na aittir. O, her şeye kâdirdir.

Namazdan sonra ölümün soğukluğunu düşündü.

İçi titredi.

Öldü dirildi.

Mahşere çıktı, mizana baktı, dizleri titredi, cehennemden ürktü.

Allahümme ecirna minennar / Allah'ım, beni cehennem ateşinden koru” dedi.

Allah’ın rahmetine sığındı:

Allahümme edhilnel Cennete / Allah'ım! Bizi Cennete girmeyi nasip eyle.

Ve devamını getirdi;

Meal ebrâr / İyi kullarınla birlikte.

…ve huvel azîzul hakîm / …O, galib-i mutlaktır. Yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.[Haşr: 24]

10.03.2023

Süleyman Yapıcı

Günışığı Gazetesi