ALLAH’A SIĞINMAK VE O’NDAN YARDIM İSTEMEK

Başımıza gelen bir felaket, musibet, bela ve kötülükle bir gün hayatınızda her şey tersine dönebilir.

Dengeler alt üst olabilir.

Kaldıramayacağımız bir yük omuzlarımıza binebilir.

Doğru bildiklerimiz yanlışa, yanlış bildiklerimiz doğruya dönüşebilir.

İhtimaller dâhilinde olsa bile bu haller hayatın kaçamadığımız kaçınılmazlarıdır.

Başımıza gelen benzer musibeti binlerce insan da yaşıyor olmasına rağmen o an için o sıkıntıyı yeryüzünde yaşayan tek insan olduğunuzu düşünürüz.

Bizim derdimizden daha büyük bir derdin olmadığını varsayarız. 

Bunun sonucunda, bir adım ötesi ya isyan, bir adım berisi de teslimiyet olan bir ruh hali ortaya çıkar.

Hayatımızda bir dönüm noktası olan bu süreç, geriye dönük muhasebe yapmamız gereken bir süreçtir.

Bu ruh halimizin bizi götüreceği iki yer vardır. Ya isyan, ya da Rahman ve Rahim olan, O’ndan gelenin kötü olma ihtimali olmayan Allah’a sığınmak ve teslim olmaktır.

Bu gibi durumlarda; 

İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciun / “Şüphesiz biz Allah’tan geldik ve yine dönüşümüz O’nadır.” [Bakara: 156] diyerek Allah’a sığınır ve O’ndan yardım isteriz.

Musibetler, belalar ve kötülüklerden Allah’a sığınıp, O’ndan yardım isteme anlamında bir terim olarak İslamî literatürde “istiâze” kelimesi kullanılır.

Sözlükte istiâze; “sığınmak, korunmak, sarılmak” anlamına gelir.

Terim olarak istiâze; “her türlü kötülükten korunabilmek için sözle Allah’ın yardım ve himayesini istemektir.

Genel anlamıyla istiâze; “her türlü tehlikeden, maddi, ahlakî veya ruhani olan zararlardan fıtrat üstü bir zata sığınmaktır.

İstiâze; aynı zamanda bir duadır, duanın bölümlerindendir.

Bunun için günlük hayatımızda da “eûzü, maazallah / Allah’a sığınırım”, “neûzübillâh / Allah’a sığınırız” ifadelerini kullanırız.

İstiâze cümlesi; “eûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm / Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım” cümlesidir.

Kur’an okuyacağın zaman kovulmuş şeytandan Allah’a sığın[Nahl:98] emri gereğince Kur’an okumaya başlamadan önce istiâze yaparak okuruz. 

İstiâze, Kur’an’ın mü’minlere emri, Peygamber (s.a.v.)’in tavsiyesi, yani kuvvetli bir sünnetidir.

İstiâze; imanın tezahürü, Allah’a tevekkülün isbatıdır.

İstiaze; bir manada ‘sığınma ve yardım isteme’ ahlâkıdır, tavrıdır.

İstiâze; hem amel, hem düşüncedir.

İstiâze; önemli bir zikirdir, Allah’ı unutmamaktır.

İstiâze; ma’rifettir. Yani hem dostu hem de düşmanı tanımaktır.

İstiâze; teselli ve mutluluk sebebidir.

İstiâze; peygamberlerin öğretisi ve yoludur.

İstiâze; Hz. Nuh’un dilinde bilmediği şeyi istemekten Allah’a sığınmaktır. [Hud: 47]

İstiâze; Hz. Yusuf’un dilinde kendisine şehvetle yaklaşan kadından Allah’a sığınmaktır. [Yusuf: 23]

İstiâze; Hz. Musa’nın dilinde kavmine karşı alaycı tavır takınmaktan Allah’a sığınmaktır. [Bakara: 67]

İstiâze; Hz. Muhammed (s.a.v.)’in dilinde duadır.

Allah’ım!

Aciz duruma düşmekten, aç kalmaktan, aklın yok olmasından (delilikten), alaca hastalığından, alçaklıktan, Allah’ın gazabından, anlaşmazlıktan, aşağılanmış hale düşmekten, aşırı borç­lanmaktan, azığımın azalmasından;

Başkasına yük olmaktan, belalara maruz kalmaktan, belanın dayanılmaz oluşundan, bir yere düşüp ölmekten, bir yoksula bile yardım edemeyecek kadar muhtaç duruma düşmekten, boğularak ölmekten, borç altında ezilmekten, bozgunculuktan, bunaklık derecesinde ihtiyarlıktan;

Cehennem ateşinden, cehennem fitnesinden, cehennem azabından, ceza vermenden affına, cimrilikten, cüzam hastalığından;

Çaresiz halde kalmaktan, çokça yaşlanıp ihtiyarla­maktan;

Deccalin fitnesinden, dilimin şer­rinden, dinine hizmetten geri kalmış olarak ölmekten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, duyu organlarının şerrinden, dünya fitnesinden, dünyaya aldanmaktan, düşmanların kahrından, düşmanların sevinmesinden, düşmanların şamata yapmasından;

Enkaz altında kalmaktan;

Fayda vermeyen ilimden, fayda vermeyen namazdan;

Gaflette bulunmaktan, gam ve kederden, geçimini sağlayamayacak kadar yoksullaşmaktan, gerçeğe kulak tıkamaktan, gerçek -hakikat- karşısında susmaktan, görmemin (gözümün) şer­rinden, gösteriş yapmaktan, güçsüz halde kalmaktan, günahkâr olmaktan, günahlardan;

Hastalıkların kötüsünden, hayatın ve ölümün imtihanından, helakın ansızın gelmesinden, hırsın şerrinden, hilekár dosttan, huşu duymayan kalpten;

İhanetten, ihtiyarlığın getirdiği güçsüzlükten, iki kalp sahibi olmaktan (münafıklıktan), ikiyüzlülükten, insanlar görsünler diye iş yapmaktan, insanların kahrından, insanların tiksineceği her hangi bir hastalığa ya­kalanmaktan, insanların yanında itibarsızlaşmaktan, insanlarla muhalif düşmekten, işitmemin (kulağımın) şer­rinden, iyiliklerin azlığın­dan;

Kabir azabından, kabul edilmeyen duadan, kalbimin şer­rinden, katı kalpten (hissiz - vicdansız olmaktan), kibirlendirecek zenginliğin şerrinden, korkaklıktan, kötü ahlâktan, kötü arkadaştan, kötü geceden, kötü günden, kötü hastalıktan, kötü komşudan, kötü olaylardan, kötü saatten, küfürden;

Mazlum olmaktan, münafıklıktan;

Nefsimin ve perçemlerinden tuttuğun her canlının şerrinden, nifaktan;

Ölüm anında şeytanın beni kuşatarak yaptığım hayırlı işleri boşa çıkar­masından, ölüm ve hayat fitnesinden, ömrün sonlarında rezil duruma düşmekten;

Senden yine Sana, Senin öfkenden hoşnutluğuna, Senin doğru yolundan (dininden) yüz çevirmiş olarak ölmekten, Senin yolunda mücadeleye çıkmışken arkamı dönüp kaçmaktan, son nefesimde şeytanın beni aldatması yüzünden imansız ölmekten, son nefeste şeytana aldanmaktan, suda boğulmaktan;

Şehvetten, şikak'tan (uyuş­mazlık ve bozuşmaktan), şirkten;

Tasa ve hüzünden, tembellikten;

Ürpermeyen kalpten, üzüntü ve kederden;

Yana­rak ölmekten, yaptığım ve yapmadığım şeylerin şerrinden, yaratıkların şerrinden, yaşarmayan gözden, yoksulluğun sefaletinden, yüksek bir yer­den düşerek ölmekten;

Zalim olmaktan, zehirlenerek ölmekten, zehirli bir hayvanın ısırması sonucu aniden ölmekten, zenginlik gururunun şerrin­den, zillete düşmekten, zulme uğramaktan, zulmetmekten…

Sana sığınırım.

Kısaca, Allah’ım! Sana Peygamberimizin sığındığı gibi sığınırım. 

16.03.2020

Süleyman Yapıcı

Günışığı Gazetesi